ŞUBAT 2000
 
Arama  
 
 
 « Dergi İndeksi
   Son Sayı
   Tüm Sayılar
   TİSK Ana Sayfa

TÜRKİYE'NİN ENERJİ ENERJİ SORUNU VE ÖNERİLER

Yaman AKAR
Enerjisa Enerji Üretim A.Ş. Genel Müdürü


21. yüzyıl elektronik ve haberleşmenin egemen olacağı, otomasyonun hayatımızın her parçasında önemli rol oynayacağı bir dönem olacaktır. Dünya ekonomilerinin, iletişimin ve rekabetin arttığı bu ortamda yüksek dinamizmle hareket edebilmesi için temel girdi ise enerjidir. Yeni yüzyılda, ekonomilerin güvenilir ve rekabet edici fiyatlı ve verimli kullanılan enerji girdisi olmadan başarılı olmaları mümkün değildir.

Ülkemizde sürekli ve istikrarlı olarak artan enerji talebinin karşılanması, bugün A.B.D. veya AB'nde olduğu gibi, kuşkusuz uzun vadeli stratejik politikaların oluşturulması ile mümkündür. Bu politikaların temelini, enerji arzında tatmin edicilik ve süreklilik, enerji tüketiminde de azami verimliliğin sağlanması ve çevrenin korunması oluşturmaktadır. 

Bu hedefler doğrultusunda, Türkiye'nin çok daha bilinçli ve yaratıcı politikalar ile uzun vadeli ve kalıcı çözümler oluşturması gerekmektedir. 

Türkiye'nin halen birincil hammadde tüketimi 84 milyon ton petrol eşdeğeri olarak tesbit edilmiştir. Zaman içerisinde, petrolün payının azalması ve özellikle doğal gaz tüketiminin artması beklenmektedir. 

1970'li yıllarda yaşanan petrol krizinden sonra, o zamana kadar daha çok üretildiği ülkelerde tüketilmekte olan Çevre Dostu Doğal Gaz, yatırım maliyetlerinde sağlanan düşüşün de etkisiyle, birincil enerji kaynakları arasında en önemlisi olarak yerini almıştır. Dünyada uzun bir süredir kullanılmakta olan doğal gaz, ülkemizde 1980'li yılların sonunda kullanılmaya başlamış olup, sanayi ve konutlarda kullanımı en hızlı gelişen yakıt konumuna gelmiştir. 1990'da 3.4 milyar m3 olan doğal gaz tüketimi, 1998'de yaklaşık 3 katlık bir artışla 10.5 milyar m3'e ulaşmıştır. Böylece, 8 yıllık bir dönemde tüketimde yıllık ortalama % 15'lik bir artış olmuştur. Doğal gaz talebinin, 2020 yılında 80 Milyar m3 olacağı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yetkililerince tahmin edilmektedir. Bu talep, 2000-2020 döneminde %9.6'lık bir artışın olacağı anlamına gelmektedir. Bu talep ile Türkiye, Avrupa'da önemli doğal gaz tüketicileri arasında yer alacaktır.

1999 yılında toplam kurulu gücümüz 26.000 MW, elektrik enerjisi talebi ise 118 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'de elektrik enerjisi talebi her yıl %6-7 civarında artmakta, ve 2010 yılında 290 milyar kWh, 2020 yılında ise 550 milyar kWh olması beklenmektedir. Buna bağlı olarak, 2020 yılında kurulu gücümüzün de 110.000 MW olması gerekmektedir. Elektrik tüketiminin bu kadar hızlı arttığı başka bir ülke yoktur.

Bir ülkenin gelişmişlik kriterlerden en önemlilerinden biri olan kişi başına elektrik tüketimi Türkiye' de 1,600 kWh civarında. Bu rakam dünya ortalamasının %56'sı, G7 olarak adlandırılan gelişmiş ülkelerin ise % 17'si civarında. Devletin planladığı, 2020 yılında 5,500 kWh/kişi talep hedefi mutlaka yakalanmalıdır.

1980-1990 döneminde yatırım harcamalarının %45'i enerji sektörüne ayrılırken, 1990 'dan sonraki dönemde enerji yatırımlarının yeterince yapılmaması bugün Türkiye'yi çok önemli bir enerji darboğazına getirmiştir. Devlet tarafından ciddi enerji politikaları oluşturulamamakta, politik istikrarsızlık nedeniyle oluşturulan politikaların sürekliliği sağlanamamakta, sonuç olarak Türkiye enerji sektöründe çıkmaz bir döngüye girmektedir.

Bu kapsamda önümüzdeki yirmi yılda sadece elektrik sektöründe üretim tesislerinin açığını kapatmak için, 100 Milyar US$ yatırım harcaması gerekecektir. 

Tüm bu sorunlara ve eksikliklere baktığımızda, arz güvenilirliği ve çeşitlendirmesi, verimlilik, teknoloji gelişimi ve çevrenin korunması konularında Türkiye'nin çok daha bilinçli ve yaratıcı politikalar ve çözümler oluşturması gereklidir.

Türkiye enerji sektörüne bütünsel olarak baktığınız zaman aşağıdaki 6 önemli problemle karşılaşılmaktadır;

· Yapısal eksiklik ve özelleştirme
· Elektrik sıkıntısı
· Yakıt arzında sıkıntı
· Finansman 
· Enerji fiyatları
· Enerji tasarrufu
· 
Birbirleriyle iç içe olan bu problemler, gelişmekte olan Türk sanayisi için ucuz, kaliteli ve güvenilir enerji girdisi sağlanmasını engellemekte ve gelecek için tehdit oluşturmaktadır. Bu sorunların çözümü için;
· Türkiye'nin enerji politikalarını stratejik olarak planlayacak, bunların gerçekleşmesi için gerekli altyapıyı oluşturacak yapısal düzenleme yapılmalı, bu kapsamda devlet daha çok planlamacı ve kontrol edici rolü üstlenmeli, uygulama ve işletmecilik ise özel sektörün dinamizmine ve girişimciliğine bırakılmalıdır. 
· Sektörün özelleştirilmesi stratejik planlamalar doğrultusunda; ön seçime dayalı, gerekli finansman gücü olan firmalarla, rekabete dayalı esaslar çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
· Sektörün özelleşmesi stratejik planlamalar doğrultusunda; gerçekten bu işi bilen, gerekli finansman gücü olan firmalarla, rekabete dayalı esaslar üstünde gerçekleştirilmelidir.
· Kısa vadede elektrik sorunun çözümü için yüksek verimli oto prodüktör modeli daha da teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
· Yakıt arzının mutlaka garanti altına alınması gerekmektedir. Bu gaye ile de, doğalgazın Türkiye'nin en önemli birincil enerji kaynağı girdisi olduğu bilinciyle, temin kaynaklarının çeşitlendirilmesine azami önem verilmelidir.
· Doğal gaz arzındaki sıkıntıya bir çözüm olarak, motorin ve fuel-oil üzerindeki aşırı ATV ve AFİF gibi vergiler kaldırılarak bu yakıtların alternatif olarak kullanımı teşvik edilmelidir. 
· Sanayide haksız rekabetin önlenmesi ve Türk şirketlerinin Dünyada rekabet gücünü olumlu yönde etkilemesi amacıyla, çevre dostu ve ekonomik yakıt olan doğalgazın tüm ülke geneline eşit koşullarda yaygınlaştırılması çalışmalarına öncelik verilmelidir. Bu çalışmanın ilk etapta özellikle sanayiinin yoğun olduğu İzmir, Çanakkale ve Çukurova bölgelerine yönelik gerçekleştirilmesi uygun olacaktır. 
· Sanayici için en önemli girdi olan enerjinin fiyatlandırılmasında tutarlı politikalar izlenmelidir. Yakıt ve elektrik fiyatlarındaki artış oranlarında paralellik kurulmalı, birinin diğerini geçmesine izin verilmemelidir.
· Enerji üretim, dağıtım ve tüketiminde verimlilik ve tasarruf gerekli idari ve teknik düzenlemelerle kontrol altına alınmalı, bu konu üzerine kalite standartları getirilmelidir. Örneğin, bugün elektrik şebekelerinde %17'ler seviyesinde olan kayıp-kaçak oranları Dünya standartlarına düşürülmeli, dayanıklı tüketim maddeleri gibi ürünlerde AB'deki uygulamalara paralel verimlilik standartları getirilmeli, tüketiciler verimlilik ve tasarruf konularında bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
· Geleceğe yatırım olarak, enerji üretiminde ve kullanımında çevrenin korunmasına karşı duyarlı olunmalı ve Dünya standartlarına mutlaka uyulmalıdır.