TÜRKİYE'NİN ENERJİ ENERJİ SORUNU VE
ÖNERİLER
Yaman AKAR Enerjisa Enerji Üretim A.Ş.
Genel Müdürü
21. yüzyıl elektronik ve haberleşmenin egemen
olacağı, otomasyonun hayatımızın her parçasında önemli rol
oynayacağı bir dönem olacaktır. Dünya ekonomilerinin,
iletişimin ve rekabetin arttığı bu ortamda yüksek dinamizmle
hareket edebilmesi için temel girdi ise enerjidir. Yeni
yüzyılda, ekonomilerin güvenilir ve rekabet edici fiyatlı ve
verimli kullanılan enerji girdisi olmadan başarılı olmaları
mümkün değildir.
Ülkemizde sürekli ve istikrarlı olarak
artan enerji talebinin karşılanması, bugün A.B.D. veya AB'nde
olduğu gibi, kuşkusuz uzun vadeli stratejik politikaların
oluşturulması ile mümkündür. Bu politikaların temelini, enerji
arzında tatmin edicilik ve süreklilik, enerji tüketiminde de
azami verimliliğin sağlanması ve çevrenin korunması
oluşturmaktadır.
Bu hedefler doğrultusunda,
Türkiye'nin çok daha bilinçli ve yaratıcı politikalar ile uzun
vadeli ve kalıcı çözümler oluşturması
gerekmektedir.
Türkiye'nin halen birincil
hammadde tüketimi 84 milyon ton petrol eşdeğeri olarak tesbit
edilmiştir. Zaman içerisinde, petrolün payının azalması ve
özellikle doğal gaz tüketiminin artması
beklenmektedir.
1970'li yıllarda yaşanan petrol
krizinden sonra, o zamana kadar daha çok üretildiği ülkelerde
tüketilmekte olan Çevre Dostu Doğal Gaz, yatırım
maliyetlerinde sağlanan düşüşün de etkisiyle, birincil enerji
kaynakları arasında en önemlisi olarak yerini almıştır.
Dünyada uzun bir süredir kullanılmakta olan doğal gaz,
ülkemizde 1980'li yılların sonunda kullanılmaya başlamış olup,
sanayi ve konutlarda kullanımı en hızlı gelişen yakıt konumuna
gelmiştir. 1990'da 3.4 milyar m3 olan doğal gaz tüketimi,
1998'de yaklaşık 3 katlık bir artışla 10.5 milyar m3'e
ulaşmıştır. Böylece, 8 yıllık bir dönemde tüketimde yıllık
ortalama % 15'lik bir artış olmuştur. Doğal gaz talebinin,
2020 yılında 80 Milyar m3 olacağı Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanlığı yetkililerince tahmin edilmektedir. Bu talep,
2000-2020 döneminde %9.6'lık bir artışın olacağı anlamına
gelmektedir. Bu talep ile Türkiye, Avrupa'da önemli doğal gaz
tüketicileri arasında yer alacaktır.
1999 yılında
toplam kurulu gücümüz 26.000 MW, elektrik enerjisi talebi ise
118 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Türkiye'de elektrik
enerjisi talebi her yıl %6-7 civarında artmakta, ve 2010
yılında 290 milyar kWh, 2020 yılında ise 550 milyar kWh olması
beklenmektedir. Buna bağlı olarak, 2020 yılında kurulu
gücümüzün de 110.000 MW olması gerekmektedir. Elektrik
tüketiminin bu kadar hızlı arttığı başka bir ülke
yoktur.
Bir ülkenin gelişmişlik kriterlerden en
önemlilerinden biri olan kişi başına elektrik tüketimi
Türkiye' de 1,600 kWh civarında. Bu rakam dünya ortalamasının
%56'sı, G7 olarak adlandırılan gelişmiş ülkelerin ise % 17'si
civarında. Devletin planladığı, 2020 yılında 5,500 kWh/kişi
talep hedefi mutlaka yakalanmalıdır.
1980-1990
döneminde yatırım harcamalarının %45'i enerji sektörüne
ayrılırken, 1990 'dan sonraki dönemde enerji yatırımlarının
yeterince yapılmaması bugün Türkiye'yi çok önemli bir enerji
darboğazına getirmiştir. Devlet tarafından ciddi enerji
politikaları oluşturulamamakta, politik istikrarsızlık
nedeniyle oluşturulan politikaların sürekliliği
sağlanamamakta, sonuç olarak Türkiye enerji sektöründe çıkmaz
bir döngüye girmektedir.
Bu kapsamda önümüzdeki yirmi
yılda sadece elektrik sektöründe üretim tesislerinin açığını
kapatmak için, 100 Milyar US$ yatırım harcaması
gerekecektir.
Tüm bu sorunlara ve eksikliklere
baktığımızda, arz güvenilirliği ve çeşitlendirmesi,
verimlilik, teknoloji gelişimi ve çevrenin korunması
konularında Türkiye'nin çok daha bilinçli ve yaratıcı
politikalar ve çözümler oluşturması gereklidir.
Türkiye
enerji sektörüne bütünsel olarak baktığınız zaman aşağıdaki 6
önemli problemle karşılaşılmaktadır;
· Yapısal eksiklik
ve özelleştirme · Elektrik sıkıntısı · Yakıt arzında
sıkıntı · Finansman · Enerji fiyatları · Enerji
tasarrufu · Birbirleriyle iç içe olan bu
problemler, gelişmekte olan Türk sanayisi için ucuz, kaliteli
ve güvenilir enerji girdisi sağlanmasını engellemekte ve
gelecek için tehdit oluşturmaktadır. Bu sorunların çözümü
için; · Türkiye'nin enerji politikalarını stratejik olarak
planlayacak, bunların gerçekleşmesi için gerekli altyapıyı
oluşturacak yapısal düzenleme yapılmalı, bu kapsamda devlet
daha çok planlamacı ve kontrol edici rolü üstlenmeli, uygulama
ve işletmecilik ise özel sektörün dinamizmine ve
girişimciliğine bırakılmalıdır. · Sektörün
özelleştirilmesi stratejik planlamalar doğrultusunda; ön
seçime dayalı, gerekli finansman gücü olan firmalarla,
rekabete dayalı esaslar çerçevesinde
gerçekleştirilmelidir. · Sektörün özelleşmesi stratejik
planlamalar doğrultusunda; gerçekten bu işi bilen, gerekli
finansman gücü olan firmalarla, rekabete dayalı esaslar
üstünde gerçekleştirilmelidir. · Kısa vadede elektrik
sorunun çözümü için yüksek verimli oto prodüktör modeli daha
da teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. · Yakıt arzının
mutlaka garanti altına alınması gerekmektedir. Bu gaye ile de,
doğalgazın Türkiye'nin en önemli birincil enerji kaynağı
girdisi olduğu bilinciyle, temin kaynaklarının
çeşitlendirilmesine azami önem verilmelidir. · Doğal gaz
arzındaki sıkıntıya bir çözüm olarak, motorin ve fuel-oil
üzerindeki aşırı ATV ve AFİF gibi vergiler kaldırılarak bu
yakıtların alternatif olarak kullanımı teşvik
edilmelidir. · Sanayide haksız rekabetin önlenmesi ve
Türk şirketlerinin Dünyada rekabet gücünü olumlu yönde
etkilemesi amacıyla, çevre dostu ve ekonomik yakıt olan
doğalgazın tüm ülke geneline eşit koşullarda
yaygınlaştırılması çalışmalarına öncelik verilmelidir. Bu
çalışmanın ilk etapta özellikle sanayiinin yoğun olduğu İzmir,
Çanakkale ve Çukurova bölgelerine yönelik gerçekleştirilmesi
uygun olacaktır. · Sanayici için en önemli girdi olan
enerjinin fiyatlandırılmasında tutarlı politikalar
izlenmelidir. Yakıt ve elektrik fiyatlarındaki artış
oranlarında paralellik kurulmalı, birinin diğerini geçmesine
izin verilmemelidir. · Enerji üretim, dağıtım ve
tüketiminde verimlilik ve tasarruf gerekli idari ve teknik
düzenlemelerle kontrol altına alınmalı, bu konu üzerine kalite
standartları getirilmelidir. Örneğin, bugün elektrik
şebekelerinde %17'ler seviyesinde olan kayıp-kaçak oranları
Dünya standartlarına düşürülmeli, dayanıklı tüketim maddeleri
gibi ürünlerde AB'deki uygulamalara paralel verimlilik
standartları getirilmeli, tüketiciler verimlilik ve tasarruf
konularında bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir. ·
Geleceğe yatırım olarak, enerji üretiminde ve kullanımında
çevrenin korunmasına karşı duyarlı olunmalı ve Dünya
standartlarına mutlaka uyulmalıdır.
|
|

|
| |